Hepimiz şikayetçi varlıklarız. Peki bunun ötesine geçebilir miyiz? Her zaman bir "Günah Keçisi" olması gerekir mi?
Çoğumuz çatışmayı, fikir değiştirmeyi ve kabullenmeyi başarısızlık olarak ya da kaçınılması gereken bir durum olarak görüyoruz.
Böyle olduğumuz için mi seviliyoruz yoksa sevildiğimiz için mi böyleyiz? Sevgisizlik ruhu bu düşünceyi arka plana atan insanlarda derin bir şüphe olarak ortaya çıkıyor. Bu şüphe kalbin temel yarası oluyor ve çözülmeden kaçınılması gereken bir durum olarak görülüyor.
Kökenimiz ailemiz tarafından tam olarak kabul edildiğimizi veya kucaklandığımızı hissetmediğimiz koşullarda bunu ortaya çıkarabilir. Bu şartların üzerine yaşanılan ihmal, taciz, travma durumları da sevgi ve kabullenme durumlarına bizi aç bırakabilir.
Ebeveynler yeterince sevgi dolu olduğu zaman, fazla kontrolcü veya manipülatif kişilere dönüşebilirler. Bu durumlarda çocuğa yüklenmiş durumların ortaya çıkardığı, anne babayı memnun etme,belli niyetliklere sahip olma,başarı gösterme,sevgiyi hak etme durumları baş gösterebiliyor.
Sevgisizlik ruh hali ilişkilerimizdeki alma verme dengemizi bozabiliyor.Aşk bu dünyadaki en yüce duygulardan birisidir.O yüzden itme,küçümseme ve onu manipüle etme doğru bir davranış değildir. Yaşanılması gereken her şey deneyim ve sizi daha iyiye götürmek için tezahür amaçlıdır.
Sevgiden kopuk insanlar kendilerini kurban rolüne sokabilir. Aynı zamanda ebeveynlerine düşman(Günah Keçisi) olarak görebilirler. Bu durum kişilere yaşamlarının her alanında şikayet etme durumu oluşturabilir. İş, ev, okul, düşünce, siyaset, ulus olarak değişebilir.
"Günah Keçisi" herkese yakıştırılabilir. Şikayete tutunur çünkü şikayetin bize kattığı bir güç duygusu, verdiği haklı bir öfke, kurban olan herkesi bir araya getirmenin yolu olarak görürüz.
Şikayete tutunuruz çünkü çözüm üretmekten çok yapılan her şeye itiraz etmek, görmemek, arka plana atmak daha doğrudur. Günah keçisi böyle ortaya çıkar.
Bana doğru davranmayan, beni gerektiği gibi sevmeyen herkese karşı öfke duyarım.
Yeterince iyi değilsem ve karşıdakinin sevgisine layık olmadığımı düşünüyorsam kendime karşı öfke duyarım. Günah keçisi ya da kendini ezme ikisi de bir paranın yazı ve tura taraflarıdır. Fakat böyle olması mı gerekiyor? Kendine karşı duyduğun öfkeye ne gerek var?
Kimse seni daha iyi olmak zorundasın diye sevmiyor.
Dünyanın tüm kötülüklerinin ve ölümcül günahlarının arkasında yaralı bir kalbin acısı vardır. Bu yüzden kötü insanlar yoktur sadece çok sevilen insanlar vardır.
* Kendinizi iyi hissetmek için ün, para, zenginlik, villa, övgü isteyebilirsiniz fakat tüm bunlar sizin içinizdeki sevgi açlığını besleyemez. Örneğin Danlabilic sizce kendini çok iyi hissettiği bu dönemde gerçekten aşk açığını para veya diğer duygularla doldurabiliyor mu?
* Açgözlülük, kıskançlık, kibir, başkaları üzerinde güç kullanma durumları şüpheci yaklaşımdan ortaya çıkmaktadır. Yeterince sahip olduğunu bilmeyen, yeterince sevildiğini hissetmeyen ve yeterince iyi olduğunu kabul etmeyen kişilerin belirtileridir.
Şikayet ve minnettarlık birbirine zıt kutuplardır. İlişkilerde her an birini seçme şansımız seçeneğimiz var. Şikayetler bağlantı problemlerinden ortaya çıkabilirler. Acı ve keder onları besler. Acıdan uzaklaşma meylimiz onun şikayete dönüştüğünü fark etmemizi engelliyor.
Bu yüzden anne, baba, sevgili, eş durumlarında bağlantı kayıpları başladıkça acıdan uzaklaşıyor ve kederimizi şikayete dönüştürüyoruz.
"Azıcık sorumlu olsaydı da beni arayıp sorsaydı."
Peki neyi kime şikayet ediyoruz?
Şikayet, neyin eksik olduğuna ve kimi suçlayacağına odaklanmaktadır. Minnettarlık, şimdiye ve geçmişe ve geçmişte yaşadığınız her şeyi kabul edip çözüm bulmaya odaklanmaya araç olur.
Minnettarlık duygusu sadece şikayetten kurtulmamızı sağlamıyor. Bize daha fazlasını getirme, çözümler üretme ve yeni seçenekler için evrene çözüm bildirimler gönderiyor.
Kalp çakrasını çalıştırır ve genişletir.
Nezaketin farkında olmamızı ve karşılık vermek için yaymak adına zincir parçası olmamızı ve ardından sevgi ve şefkat olan yaratıcımızın bir parçasını tekamülümüze ulaşmamızı sağlar.
İnsan ilişkileri bir çeşit turnusoldur.Ne kadar iyi geliştiğimiz, bir bütün olarak ruhsal veya fiziksel olarak ne kadar olgun olduğumuzu test eder.
Mükemmel aşka hakkımız var ama onu önce kendimizde aramadan başkalarında bulmaya çalışıyoruz.
Sen önce kendini bil, tüm mutluluğun ve refahın kaynağını fark et, kabul et, onayla sonra yansıt.
Kendini iyileştir. Mükemmel olmak için başka bir şey yapmana gerek yok
Unutmayın;
"İki şey 'Kalitesiz İnsan" özelliğidir: