Her insanın yaşamı birbirinden farklıdır. Gezegenimizin içerisinde yaşayan milyarlarca insanın bazıları aynı gün, aynı saat, aynı dakikada ölüyorlar. Biz insanları aynı kılan birkaç noktadan birisi ölümdür. Peki nasıl yaşayacağımızı belirleyen nedir?
Vücudun en küçük yapı taşı hücre olarak öğretilmektedir. Bu bilinen bir durumdur. İnsan vücudu hücre-doku-organ-organizma sıralamasıyla oluşmaktadır. Peki ya öncesi? Öncesi için organel-molekül-atom diyoruz.
Bunlara biyokimyasal fonksiyonlar diyebiliriz. İyi ki fizyoloji var! İnsan vücudu atomlardan oluşmaktadır. %65 Hidrojen, %24 Oksijen, %10 Karbon ve geriye kalanlarda bakır, bor, zirkonyum gibi elementler bulunur.
Örneğin, atom bombası yapımında kullanılan uranyum bile insan vucudunda çok az şekilde bulunmaktadır. Buradan insan vücudunun bir enerjiye sahip olduğunu görüyoruz. Öyleyse enerji yok diyemeyiz. Her insan hücresi oluşmadan önce atomlar bir araya geliyor.
İnsan vücudunda bulunan hücreler sürekli yenilenip değişmektedir. Şu an yaşayan en yaşlı insan bilimin söylediği üzere 7 yaşındadır. Vücudumuzu oluşturan atomların %95'lik kısmı her sene yenileniyor. Bugün vücudunda barınan atomlar 5 yıl önce yoktu. Büyük bir mucize.
Hücrede 200 trilyon atom bulunmaktadır. Hücre sayımız 100 trilyondur. Vücudundaki enerjiyi şimdi daha iyi anlayabiliyor musun? Vücudumuzdaki sürekli yenilenen atomlar her zaman bizimle birlikte değildir. Böylece dışarıya atılır ve yenilenir. Bu serbest enerjiyi açığa çıkarır.
Vücuduna giren ve dönüştürdüğün atomlar ise bir karaktere bürünün ve başka bir enerji açığa çıkartır. Biz bu enerjiye eril ve dişil diyoruz. Birçok isim veriyoruz. İşte burada bir enerji akışı mevcut ve bu enerji akışı düzenli olmazsa sonucu kötü olabilir.
Bizler bu enerji akışını düzenlemesi için bir yönetim merkezi kurduk. Bu atomların her birini kontrol eden ve düzeni sağlayan tekerlek sistemi oluşturduk. Bunlara çakra diyoruz. Bilimin buraya dair bir açıklaması olmasa bile aslında enerjiyi çok net bir şekilde açıklıyor.
Bu yüzden her çakranın yönetim merkezi bulunmaktadır. Bu merkezlerin her birinin görevi vardır. Omurga sistemimiz, sinir sistemimiz, organlar, tiroid bezi... Kişi bu enerji sisteminin farkına varmadığı zaman dengeyi bozabiliyor.
Bu dengenin bozulması enerji sistemini etkilediği gibi hücreler etkileniyor ve hücrelerden sonra organlar etkileniyor. Ruh hastalanmadan vücut yatağa düşmez sözünü bilim bile açıklayabiliyor. Yüzyıllar önce söylenen sözlerin açıklanabilmesi harika.
Vücudumuzda sadece 7 tane çakra yoktur. En belirgin ve en büyükleri baz alınarak 7 sayısı bulunmuştur. Bu çakraların dengesizleşmesi blokajlarla oluşmaktadır. Blokajlar enerjiyi kısıtlar ve enerji seviyesini düşürerek tekerleri yavaşlatır.
Böylece mekanizma atomları yenileyemez ya da hücre ölümünü sağlayamaz.
Hücreler ölmeyi reddederse ortaya kanser denilen hastalık çıkar. Bu çakranın sağlıklı çalışması ise kişiyi dengeye sokacak ve bunu önleyebilecektir. Bugün kanser hastalarına uygulanan ışın tedavilerine bakın.
Vücuda gönderilen ışınların içeriğine bakın.
Çakra, insanın enerji sisteminin yönetilmesi için gereklidir. Böylece aslında vücudumuz yapısını sürdürmektedir. Her şey bir enerjidir. Evren, Yıldızlar, Galaksi...
Şifa olsun...