Tarihin en başından beri devam ettiğini ispat edebileceğimiz tek bir şey var. Çiftleşme. İlkel kabilelerden modern toplumlara çiftleşme, evlilik, zina ve boşanmanın doğal tarihi hep merak edilmiştir. Bu araştırmalar 4 farklı insan tipini ortaya koyuyor.
Bunlara kendi isimlendirmelerimi vereceğim.
Hepimiz bu türlerin hepsini ifade ederiz. Ancak her birimiz için kimyasal ve sinir sistemleri ailesi arasında oranlar ve etkileşimleri yansıtan birincil ve ikinci türleri var.
Örneğin: Zıpırlar yine zıpırları bulmak isterler.
İşçiler de işçilere çekilirler. Sizin durumunuzda olanları bulmak gibidir.
Ancak yüksek testosteron odaklı olan Ceolar, zıt türlerini, hallederizciler ise tam tersini arama eğilimdedirler. Karşıtlar birbirini çeker.
Hepimiz bir aşk haritası oluştururuz.
Geçmişe dönüp bakılınca, birini ne zaman ve nerede sevdiğimizi belirleyen çeşitli ailevi ve kültürel deneyimlerimizden oluşan bu harita; ideal partnerde aradığımız ama tanıştığımız bir kişiye yansıttığımız bilinçsiz bir liste oluyor.
Nasıl mı? Vucüt tipi, yaş, ilgi alanı, kişilik, mizah, cinsel aktivitelere göre değişmeyen bir haritamız var.
Peki bir beraberlik veya çiftleşme için beyin nasıl çalışır?
Her türün hayatta kalması için tasarlanmış beyin sistemi vardır.
Bu durum kadın veya erkek farketmiyor testosteron ile tanımlanır. Cinsel dürtü, bizi bir dizi partner bulmaya odaklar.
Dopamin, norepinefrin ve düşük serotonin ile tanımlanır. Her seferinde bir kişiye odaklar.
Dişilerde oksitosin ile erkeklerde vazopressin ile tanımlanır. Evlilik arayan kişilerin bir çocuğu büyütmek için bir arada kalması ile açıklayabiliriz.
Üç beyin sistemi herhangi bir sırayla ortaya insanda ortaya çıkabilir.
Bir eş için derinlik hissedebilir, arkadaş ya da iş ortağı için romantikleşebilirsiniz.
Eğer bir zıpırsanız romantizm bağımlısı olabilirsiniz. Yeniliği sevmenizden dolayı, heyecan ve macera isteğinden dolayı romantik aşkın dopamin salgılatması hoşunuza gider.
Romantik derken mum ışığında makarna yemek değil. Romantik kelimesi de bizim insanımız için çok banel.
Eğer bir işçi olursanız kendi ihtiyacınızı umursamayan, zayıf ya da tatmin edici olmayan ilişkilerde kalan "bağlanma bağımlısı" olma ihtimaliniz yüksek.Ceo iseniz reddedildiğiniz zaman şiddet bağımlısı olma ihtimaliniz yüksek. Harekete geçmeyi sevmenizin yanı sıra sözlü veya sosyal olarak kendinizi ifade edemeyebilirsiniz.
Hallederizciler saplantılı bir şekilde reddedilmeyi düşünen depresyona girme ihtimalleri yüksek veya intihara meyilli "umutsuzluk bağımlıları" olabilirler. Sevmek bir insan dürtüsüdür. Beynimizdeki ödül sistemi bizi doğal bir bağımlılık olan aşka sürüklüyor.
Bağımlılık olan aşk romantizm seviyesinde ortaya çıkıyor. Kişi sevgisine karşılık bulduğu zaman ve toksik olmadığında pozitif bir bağımlılık yaşayabilir. Bu uygun olanıdır. Tam tersinde ise zararlı ve karşılıksız bir bağımlılığa dönüşebilir.
Aşk bir uyuşturucu bağımlılığı gibidir.
İlişki bittikten sonra da yoksunluk hissi nüksedebilir. İnkar, isyan, umutsuzluk, geçiş ve iyileşme dönemleri ile kendini bulur. Zayıf insanlar alkol ve uyuşturucuya yönelebilir veya hastalanabilir.
Diğerleri tutku veya şiddet suçlarına neden olabilen "terk edilme öfkesi" ile karşı karşıya kalabilir.
Bu insan olma ile ifade edilen ruh tarafından yönetilen araca bakış açığımız. Umarım aşkı daha iyi anlarız. Aşk tüm anlatılanlardan daha fazlası ve anlamlısıdır.
Toksik tarafından çıkıp ışığında rahatlayalım.
Bu arada sen hangisisin? Zıpır mı? İşçi mi? Ceo mu yoksa Hallederizci mi?
Sevgiler.