Bu eski klasikleşmiş sözün binlerce farklı versiyonunu hayatımızın içerisine koyduk. Bilmemiz gereken şey "düşünce her şeyi doğuran bir enerjidir". Bir şeyin var olduğunu düşünüyorsanız sizin için vardır.
Bir düşünceyi yaratmak her insan için kolaydır. Zor olan yok etmektir. Hepimiz arzularımızla yaşadığımız için düşünceyi yaratan arzularımızdır. Arzularınız niyetiniz, niyetiniz düşünceniz, düşünceniz eylemlerinizdir.
Bir düşüncenin peşinde koşan insanların hareket enerjileri fazladır. İrademizin ortaya çıkışı tam buradadır. Niyetinizi, düşüncenizi değiştiriyorsanız özgür iradeye sahipsinizdir.
Her şey bir düşünce aktarımı ile başlar. Bu yüzden "düşündüğünüze dikkat edin" diyebiliriz ancak bundan korkmanızı söylemek doğru değildir. Çoğu insan korkuyor. Kötü şeyler düşünüyorum diye kendisini suçluyor. Bunun çözüm seçenekleri mevcut.
Niyeti açık ve tutarlı olmayan kişilerin düşüncesinin gerçekleşmeyebilir. Düşüncenin başarılı olması, niyetin açık ve tutarlı olması demektir. Yaşamımız bedenimiz tarafından kısıtlanmıştır. Yüksek benlikle bağlantımızı tam olarak hissedemiyoruz. Denizin dibine dalmış dalgıçlarız.
Vücut yaşlanır ve sonunda ölüme ilerleriz. Ağrılar, hastalıklar birçok durum ile başa çıkmaya çalışırız. Bu enerji olarak "cehennem" fikrine denk gelecektir.
Dezenkarne durumuna burada girmiş oluyoruz. Vücudumuza ne zaman ihtiyaç duymaz ve yüksek frekans içeriğine ulaşırsak, o zaman kaynak ile bağlantımızı yukarıya çekeceğiz. Bu da enerji yönüyle "cennet" olarak görülebilir.
Karma hepimiz için vardır. Bu durumdan kaçınmak pek mümkün değildir. Kötü karmayı yaratmaktan bir nebze kaçınarak ve günlük meditasyon yoluyla bağlantıyı arttırabiliriz. Bilgiyi işleyebilir ve burada cenneti yaşamayı mümkün kılabiliriz.
Astral göklerde bir cehennem veya sonsuz lanet durumunun geçerli geçerli olmadığı kanısındayım. Aslında bakış açımızı değiştirdiğimiz zaman daha iyi açıklamalar yapabiliriz. Cehennem, insanları düşük frekanslı yaşamdan uzaklaştırmak için var edilmiştir.
"Kötülük yapma", "kötü şeyler yaşatma", "dürüst ol", "sağlıklı yaşa", "insanları üzme" gibi birçok şeyin tersini yapanlara "cehennem" layık görülür. Düşük frekanslı yaşamdan bizi uzaklaştırmak için kullanılmış bir dil olduğunu düşünüyorum.
Ölüm bir gerçektir. Enerji olarak ruh, hara çakramızdan vücudu terk eder ve gerçek evine döner. Burada yaşam planını inceler ve karmalarını çözmek için tekrar geriye dönebilir. Uzmanlaşana dek sürebilir.
Kafanızı karıştırma veya doğrularınızı değiştirme gibi bir niyetim yok. Sadece fikirlerimi söylüyorum. Birçok kafası karışmış ruh, ölümden sonra astral seviyelerde kapana kısılabiliyor. Fiziksel aleme bağlılık onları bir yakınına bağlayabiliyor.
Evrenimiz çok boyutludur. İçerisinde yaşan birçok tür ve form vardır. Bazılarının görüntüsü çirkin ve itici gelebilir. Her tür içerisinde bulunduğu ortama göre yaşar ve görünüşü dizayn edilir. Biz de onlara çirkin gelebiliriz :)
Enerjiden ibaretiz. Aslında hepimiz aynı görünüyoruz. Işık toplarıyız. Ancak korkulacak veya uzak durulacak varlıklar değiliz. İletişim her şeydir. Düşünceniz sizi korkuya iterse bugün bir arabadan da korkabiliyoruz.
Bizler, bilinçli bir varlık tarafından tesadüfen yaratılmadık. Hepimiz düşünce formlarıyız. Astral varlıkların çoğunluğu duyarlı değildirler. Kısa ömürlü olurlar. 4-5-6-7 frekans seviyelerinde yaşarlar.
Bizim frekansımızda çalışmıyorlar. Hizmet görevlileri için sadece hizmet vardır. Duyarlılık yoktur. Bu varlıklar insan aurasına tutunabilirler. Çünkü enerjilerini tutabilecek bir form yaratamazlar.
Bunları bir anlaşma olarak görürüz. Bir vaat ile beraber ev sahibini pasif konumuna düşürebilirler. Dikkat dağıtabilirler. Habersiz şekilde var olurlar ve pasif şekilde kontrol sağlamaya çalışırlar.
Tam doğru hissedemeyen, kapalı olduğunu düşünen, yorgun, bitkin, uykusuz hissetmeyen ve sürekli bir şeyler yapmak zorunluluğu hisseden kişiler olabilirler.
Konakçı kişiliği değiştirmez. Kişiyi güçlendirir ve geliştirir. Böylece her şey yolunda gidiyordur ve kişi habersizdir. Yeni bir alanda iyi olmak ve yolunu bulduğunu düşünmekten ötesidir. Böylece astral bir varlıkla çalışmaya başlar.
Bir şaman bu varlığı ayırabilir. Onu evine gönderebilir. Aurayı güçlendirmek bu konuda en doğru seçimdir. Bir aura üç gün içerisinde düzenlenebilir ve yenilenebilir.
Aklınıza kötü şeyler gelmesin. Konakçılar her zaman kötü olmazlar. Yine de ayrılmaları gerekir. Ev sahibi olmak isteyebilirler. Çok güçlü enerji bağı oluşturarak ortaklaşa çalışmak isteyebilirler.
Korkutma durumları yaşanabilir. Pasif hale getirmek isteyebilir. Zorlamalar kullanabilir. Çözüm olarak kullanılacak birçok yol vardır. Şiddetli uyumsuzluklar kişiyi değiştirebilir.
Onlara "git" diyebilecek kadar güçlüyüz. Sadece "gücünü" kullanmayı öğrenmen yeterli. Bu bir yaşam planı parçası olabilir. Kişiler bu durumları öğrenebilmek için bu sahiplenmeyi kullanıyor olabilirler.
Herkes "korunma" ihtiyacı duyuyor. Bu da "saldırı" durumunu üzerine çekiyor. Bu bir düşüncedir. Şunu asla unutmayın,
Doğuştan korunuyorsunuz.
Sevgilerimle..